Sevmek, şefkat duymak ve bağlanmaktır. Sevgi kavramına farklı bir soruyla yaklaşarak “Sevmek bir sanat mıdır, yoksa bir duygu mudur?” diye sorar Erich Fromm ve insanların daha çok ikinci seçeneğe inandıklarını, ancak asıl üzerinde düşünülmesi gerekenin ilk seçenek olduğunu söyler. Bu bakış açısına göre, nasıl ki resim ve müzik gibi sanat dallarında ustalaşmak için emek vermek gerekiyorsa, sevgiyi olgunlaştırmak için de emek vermek gerekmektedir.
Sevmek, emek verme sürecinde kişinin kendisini karşılıksız olarak adaması, gösterdiği sevginin karşı tarafta da sevgi oluşturacağını beklemesi halidir. Bu bağlamdaki ilişki tiplerine en iyi örnek ‘anne’ sevgisidir. Anne çocuğunu karşılıksız sever ve anneyle çocuk arasındaki bu sevgi, yapısal olarak eşit olmayan bir sevgidir. Çocuk dünyaya gözlerini açtıktan sonraki ilk dönemde anne ve çocuk arasında hızla güçlenen bağın temelinde, çocuğun yaşamsal gereksinimlerinin koşula bağlı olmaksızın karşılanması yatmaktadır. Anne sütü ise çocuğun yaşamını devam ettirmesi için gereken şefkatli bakımın en temel unsurudur. Gelişim psikolojisi alanındaki değerli kuramcılardan Winnicott “Yorucu emzirme süreci içinde anne ile bebek arasındaki bağ kadar kuvvetli hiçbir ilişkinin olamayacağını” söylemektedir.
Koşulsuz sevginin temelinde kişiyi hiçbir koşul öne sürmeden sadece ‘o’ kişi olduğu için sevmek vardır. Bu sevgi, çocuğun yapacağı ‘uygun davranışlar’ karşılığında verilen ve çocuğun hak etmek için çaba gösterdiği bir sevgi değildir! Diğer bir deyişle ‘seni sen olduğun için’ veya ‘seni olduğun gibi’ seviyorum diyebimektir.
Ebeveyn-çocuk ilişkisinde kimi zaman karşımıza çıkan koşullandırmalar çocukta değersizlik duygusu yaratmaktadır. Örneğin, ‘bizimle gezmeye gelmek istiyorsan yemeğini bitirmelisin’ veya ‘bizimle gelip gelmeyeceğine sınav sonucuna göre karar vereceğiz’ şeklindeki ebeveyn cümleleri sağlıksız ön koşullar içermektedir. Bu şekilde şartlı iletişime maruz kalan çocuklarda zaman içinde özgüven sorunları ortaya çıkmaktadır. Özgüvenin temelindeki kavram ise ‘özdeğerdir’. Çocuk, sonuç ne olursa olsun, ebeveynin gözündeki yerinin değişmeyeceğini, ona olan sevginin ve onu kabullenişlerinin her zaman aynı olacağını bilmek ister. Erken çocukluk döneminde ebeveynleri tarafından sağlıklı şekilde koşulsuz sevilmiş bir çocuk ‘Ben, sadece ben olduğum için değerliyim’ bakış açısını geliştirir ve bu da özgüvenli bir birey olmak yolundaki ilk adımdır.
Çocukların gelecekteki yaşantılarının temeli erken dönemde ebeveynleriyle kurdukları ilişkiyle şekillenmektedir. Ebeveyn çocuğa ‘seni şuna rağmen seviyorum’ değil ‘seni şununla beraber seviyorum’ diyebilmelidir. Sevgi insan ruhu ve bedeni için en temel koruyucu unsurdur; daha güvenli bir dünya için koşulsuz sevmek ve sevilmek dileğiyle…
Uzm. Psk. Evren Morgül
YORUMLAR (0)
Yorum yok. İlk yorum yapan siz olun..