SADECE DURMAYI İSTİYOR İNSAN ZAMAN ZAMAN...

 

Bu dünyada dört çocuk yetiştirme gayretinde bir insan olarak hayata olumlu bakabilmek benim için adeta yaşamsal bir ihtiyaç. Buna rağmen olumlu bakamadığım ve hatta umudumu kaybettiğim zamanlar da çok oluyor. Sadece ‘durmak’ istiyorum örneğin zaman zaman… Hiçbir şey yapmadan, yıllardır koşturmaktan yorulmuş ayaklarımı altıma alıp sadece durmak istiyorum…

 

Çocuklar yattıktan sonra başlayan ikinci bir hayatı var bence ‘anne’ canlısının. Bu nedenle çocuklar ne kadar erken uyursa, annenin ‘gecelere akması’ da o denli hızlı oluyor. Geceler tercihe göre bir bardak çay veya abajur ışığında okunacak birkaç sayfa kitapla başlıyor, tez zamanda yorgunluktan ağırlaşan göz kapaklarının kapanmasıyla bitiveriyor. 

 

Böyle gecelerde kapanan göz kapaklarım bedenimi dinlendiriyor sadece, peki ya zihnim? Onu dinlendirmek için arayış içindeyim ne zamandır. Zihnimi dinlendirmek ve hiçbir plan yapmadan sadece ‘durabilmek’ için çözümler arıyorum. Çokça yöntem denedim. Yoga, meditasyon ve tüm anda kalma egzersizleri beni daha çok zihnimle buluşmaya itiyor. Bin yıldır aklıma gelmeyen unuttuğum kaygılarımı çekip çıkarıyorum kör kuyulardan böyle zamanlarda. Katıldığım grup yoga egzersizlerinde bir gözüm hep açık, acaba bir sonraki yönerge ne olacak ve herkes başka bir harekete geçerken ben bir öncekinde mi kalacağım kaygısıyla asla rahatlayamıyorum :) Aksine inanılmaz stres yükleniyorum o anlarda; kapadığım sol gözümle anda kalmaya çalışırken, açık bıraktığım sağ gözümle yoga sınıfını takip derdindeyim hep. Bu nedenle anda da kalamıyorum; ya geçmişi ya geleceği, mutlaka düşünüyorum. ‘An’ dışında her yerdeyim o an… :)

 

Ilık bir ortamda rahatlama egzersizleri ve ardından limonlu adaçayı önerisi okudum kaynaklardan birinde geçen gün. Güldüm :) Ne adası, ne çayı? Aşırı acı bence bitki çayları, bana rahatlama değil, daha ziyade zulüm adaçayı. Yanına kepekli kurabiye tavsiye etmişler yazıda. Bedensel arınma için alkali beslenme şart diyor bir diğer kaynak. Yapamam ki; ben Rize çayı ve kırmızı ülker gofret olmadan kolum bacağım eksik gibi hissediyorum. Daha da mutsuz olurum ben adaçayı ve kepekli kurabiyeyle. Bol hareket, organik beslenme, doğal yaşam şart diyor, peki ama nasıl? Organik de nereye kadar? ‘Evde badem sütü’ yapıp; hamur işlerinde bunu kullanın diye öneriyor sosyal medyadaki bazı kaynaklar; içine de hurma tozu ekleyerek ‘unsuz kek’ yapabilirsiniz diyor. Yemeyelim öyleyse kek, kekte de un olmayacaksa bu dünya batmasın mı gerçekten? :) Oysa ki ben, keki unlu ve bol çikolatalı yiyerek 2 sene erken ölmeye razıyım :) Kakao ve şeker koymadan hurma ezmesinden ‘çikotop’ yaptım dedi bir arkadaşım dün, ‘hayırlısı olsun’ diyip güldüm, anladı o beni! :) Ben de hep öyle yapıyorum dedim: ‘Tarçınımı, vanilyamı bile evde yaparım’… :) Yan odada dört çocuk dinamit yutmuş gibi coşarken, ben mutfakta saksıya organik kakule tohumları ekiyorum canım dedim… :)

 

‘Ebeveynler için Nefes Teknikleri Eğitimi’ diye bir ilan gördüm çocukları okula götürürken. O gün bugündür aklımda, nasıl bir eğitimdi bu acaba? Başlık oldukça iddialı ve sıra dışı. Çocuğuyla sıkıntı yaşayan ebeveynin doğru nefes alarak rahatlamasını sağlayan bir eğitim miydi acaba? Ancak olmaz ki, gerçekçi değil! İletişim tek taraflı bir şey değil sonuçta. ‘Ebeveynlik’ anlam olarak içinde en az iki taraf barındırıyor zaten; yetişkin ve çocuk. Neden sadece ebeveyn katılmalı nefes kursuna, çocuğun hiç mi suçu yok :) Anne-çocuk tartışmalarının tek muhatabı anne mi? Çocuk avazı çıktığı kadar bağırıp ağlarken “bir saniye yavrum, doğru nefes alarak seni susturabileceğime inanıyorum, lütfen bana bir şans ver” gibi bir şey değil ki bu :) Bilemedim ben o kursu. Bu nefes tekniğini hakkıyla öğrenip, dört çocuğuma uygulayabilmem için benim o kursa yatılı gitmem lazım sanırım :)

 

Sözün özü, ebeveynlik zor! Anne olup da hiçbir şey yapmadan durmak da, zihni dinlendirmek de zor. Öğrenilecek çok sayıda strateji, uygulanacak birçok sağlıklı yaşam planı vardır elbet, ancak her plan herkese uymuyor. Her aile biricik ve her ailenin dinamiği farklı. Kime neyin iyi geldiğini insan kendisi bilebilir sadece. Bu nedenle herkesin kullanımına hazır ‘şöyle yap, böyle olsun’ şeklinde standart reçetelerin olduğunu düşünmüyorum pek. Bana yürümek, ötekine meditasyon yapmak, diğerine arkadaşıyla sohbet etmek, bir diğerine kalabalıklarda kaybolmak iyi gelir. İyilik halimizin nereden geçtiğini aramak birincil önceliğimiz olmalı. En kısa zamanda bulabilmeyi dilerim…

 

- Evren -


YORUMLAR (0)

Yorum yok. İlk yorum yapan siz olun..

POPULER POST